31 Aralık 2012 Pazartesi

Komik Hayvanlar


Komik HayvanlarEn Komik Hayvanlar videoları Hayvan Sitesi’nde!

Hava Tahminleri Yapan Karıncalar


Ülkemizde yağışlı olmasına alıştığımız bu mevsim, oldukça kurak geçiyor ve hemen herkes yağmurların yağmasını bekliyor. Hava durumunu öğrenmek için de ya televizyon seyrediyoruz, ya gazetelerin ilgili köşelerine bakıyoruz ya da İnternette yer alan meteoroloji sitelerini tıklıyoruz. Peki günümüzden yüzyıllar öncesinde bu teknolojiler yokken hava tahminleri nereden öğreniliyordu? Çağımız teknoloji çağı ve meteoroloji bilimi kapsamında bu teknoloji kullanılarak bir haftalık ya da iki haftalık hava tahminleri yapılabiliyor. Hava tahmininde ilk adım atmosfer hakkında bilgi toplamak. Bunun için çeşitli uydular ve gözlem balonları kullanılıyor. Dünya genelinde günde iki kez atmosfere gönderilen bu gözlem balonları çeşitli düzeylerde atmosferin sıcaklığını, basıncını, nemini, rüzgar hız ve yönünü ölçerek yerdeki istasyonlara ulaştırıyor. Atmosfer olayları hakkında bilgi toplamanın diğer yolu da bazı özel radar sistemlerinden yararlanmak. Bu yöntemde bulutların içerisine sinyaller gönderilerek yağış cinsleri, yoğunlukları ve hareketleri gözleniyor. Tüm bu teknolojiler geliştirilmeden önceyse hava tahminleri yalnızca gözleme dayalı olarak yapılıyordu. Bunun için de Güneş, Ay, yıldızlar, bulutlar, bitkiler ve hayvanlar kullanılıyordu. Can lı ve cansız varlıkların gözlenmesi sonucunda elde edilen bilgiler, o zamana kadar kazanılmış deneyimlerle birleştirilerek hava tahminleri yapılıyordu.
Hava tahminlerinin kronolojisine baktığımızda bu konunun uygarlık tarihi kadar eski olduğunu görüyoruz. Çünkü insanoğlunun hava durumunu bilmesi, yaşamını sürdürebilmesi için gerekliydi. O dönemlerde avlanmak ya da besin toplamak için havanın yağışlı ya da fırtınalı olup olmaması büyük önem taşıyordu. Yerleşik hayata geçildikten ve tarım başladıktan sonra da hava tahmini önemini korudu. Toprağın işlenebilmesi, tohumların dikilmesi için toprağın hafif nemli ve kuru olması gerekirken, bitkilerin büyüyebilmesi için yağmura, hasat zamanı ürünlerin toplanması ve kurutulması içinde de sıcak ve kuru havaya gereksinim duyuluyordu. Tüm bu uğraşların gerçekleştirilmesinde hava durumunu bilmek çok önemliydi. İnsanlar, bu amaca yönelik olarak çevrelerinde bulunan hemen her şeyi gözlemlemeye başladılar ve böylece meteoroloji biliminin temelleri atılmış oldu.
Önceleri yalnızca Güneş, Ay, yıldız ve bulutları izleyerek tahmin yapmaya çalışan atalarımız daha sonraları çevrelerinde gördükleri bitkilerin ve hayvanların da atmosfer olaylarına karşı çeşitli tepkiler gösterdiklerini keşfettiler. Bu keşiften sonra gök olayları dışında bu canlıların da hareketlerini izleyerek hava durumunu tahmin etmeyi öğrendiler. Hava tahminleriyle ilgili yazılı bilgilere ilk olarak Aristonun yazmış olduğu, ancak günümüzde pek fazla bilinmeyen “Meteorologica” adlı eserde rastlıyoruz. Aristo, 4 ciltten oluşan bu eserinde gök cisimleri ve gök olayları hakkında gözlemlerini anlatıyor. Aristodan sonra Teofrast adlı bilgin de “Havanın İşaretleri” adı altında, hava tahminlerinin nasıl yapılacağına ilişkin bilgiler veriyor. Antik dönemde bu konuyla ilgili en önemli bilgilerse MÖ 315-245 yılları arasında yaşamış olan Aratus adlı bilginin “Pronostic” isimli kitabında bulunu yor. Bunun dışında hava durumuyla ilgili bilgiler, Seneca (MÖ 4 – MS 65) adlı bilgin tarafından yazılmış “Doğal Sorunlar” adlı eserde ve Antik Çağın en önemli bilginlerinden olan Pliniusun Doğa Tarihi adlı ansiklopedisinde bulunuyor. Bu adını saydığımız kaynaklardan öğrendiklerimiz ve Ülkemizde yapılan folklorik çalışmalara dayanarak, hava tahminlerini çevremizi iyi gözleyerek ve biraz da bilgiyle kolayca yapabiliriz. Bu bilgiler ışığında 2 ya da 3 gün sonra hava sıcaklığının gündüz kaç derece, akşam kaç derece olacağını her ne kadar bilemesek de, yağmurun yağıp yağmayacağını ya da fırtınanın çıkıp çıkmayacağım tahmin edebili riz. Öncelikle bitki ve hayvanladan yararlanarak na sıl tahminde bulunabileceğimizi özetleyelim.
Örneğin, deniz kıyısında yaşıyorsanız hava durumunu martılardan öğrenebilirsiniz. Sabahın erken saatlerinde martılar denize doğru uçuyorlarsa bu havanın güzel olacağına işarettir. Eğer karaya doğru uçuyor ve teknelerin üzerine konuyorlarsa bu da fırtına çıkacağının ve yağmur yağacağının belirtisidir. Toprakta bulunan küçük böcekler ve solucanlar eğer topraktan dışarı çıkıyor ve yuvalarının ağzını kapatmaya çalışıyorlarsa bu da şiddetli bir yağışın habercisidir. Çevrenizde bulunan at, eşek ve koyun gibi hayvanlar kulaklarını normalden çok daha fazla sallıyorlarsa bu da yağmurun geldiğine işarettir. Çobanlar da yaşamlarının büyük bir kısmını arazide geçirdikleri için hava durumunu iyi tahmin edebilmekteler. Sözgelimi koyunlar başlarını her zaman rüzgara doğru verirler. Bu bilgiden yola çıkarak rüzgarın yönünü tespit edebilirsiniz. Geceleri de koyunlar rüzgardan daha az etkilenmek için genellikle kuzeye dönerler. Yağışlı havalarda da rüzgar kuzeyden esmeye başladığında yağmur bulutları dağılarak uzaklaşır.
Çinde rastlanan ilginç bir hava tahmin yöntemi de karıncaların gözlenmesini içeriyor. Karıncalar iyi havalarda yuvalarının çevresini temizleyerek yeni yiyecekler bulmaya giderler. Fırtına ve yağmur yağacak günlerdeyse yuvadan içeri girerek yuvanın girişini de kapatırlar. Ülkemizdeyse benzer şekilde arılar izleniyor. Arıların sabahın erken saatlerinde kovandan çıkarak oğul halde uçmaları, havanın güzel olacağı ve yağış olmayacağı anlamına geliyor. Eğer kovana giriyor ve bir daha çıkmıyorlarsa, bunun anlamı da havanın bozacak olduğu. Bitkiler alemindeyse lale, çiğdem safran gibi çiçeklerini basınç ve sıcaklığa göre açan türler, kötü havanın yaklaştığını bizlere bildirebiliyorlar. Çünkü bu tip çiçekler özellikle alçak basınç gözlenen yağışlı havaların öncesin de çiçeklerini kapatıyorlar.
Bitkiler ve hayvanların dışında, gök cisimlerini ve bulutları izleyerek yapılan hava tahminine gelince, gün doğumunda ve batımında Güneşin parlak görülmesinin, iyi havanın göstergesi olduğu kabul ediliyor. Bu görünüm, atmosferin temiz olduğu durumlarda ortaya çıkıyor. Ancak Güneş sabahın erken saatlerin de çok ısıtmaya başlıyorsa, bu da günün çok sıcak olacağı anlamına geliyor. Bu tip aşırı sıcaklar, çoğu kez fırtınalı sağanakların da habercisi olabiliyor. Havada basınç düşmesi var sa ve buna bağlı olarak, yükseklerde bulunan ince bir bulut tabakası görülüyorsa bu durum Güneşin parlak görülmesini engelliyor ve havanın kötü olacağını gösteriyor. Yine Güneş yükselerek kalın bir bulut tabakasının arkasına gizleniyorsa havanın kötü olacağı anlaşılıyor. Ancak kapalı ve yağmurlu havada Güneşin batarken kendini göstermesi, mevcut alçak basıncın uzaklaştığı ve ertesi gün havanın açık olacağı anlamına geliyor. Güneşin dışında Ayın çeşitli durumları da hava durumu hakkında bilgi verebiliyor. Örneğin kırmızı görülmesi havanın rüzgarlı, açık renkli görünmesi de iyi olacağına, renksiz ya da beyaz görünmesiyse havanın yağmurlu olacağına işaret ediyor.
Yıldızlara göre tahmine gelince, yıldızların net bir şekilde görülebildiği bir günde, yıldızlar kaybolmaya başlıyorsa bu havanın bozacağı ve yağmur yağacağı anlamına geliyor. Yıldızların büyük görünmeye başlaması da atmosferde nemin arttığını ve olasılıkla kısa bir sağanağın yağacağının göstergesi. Yıldızların parlaklığının azalma nedeni, çıplak gözle görülmeyen ince bulut tabakası. Bu bulut tabakası kalınlaşmaya başladığındaysa az parlak yıldızlar görünmez hale geliyor ve parlak yıldızların çevresinde birer hale oluşuyor. Bu şekil de yıldızların çevresinde hale oluşması alçak basınç ve kötü havanın habercisi. Kış aylarında açık ve parlak bir şekilde görülen yıldızlarsa büyük olasılıkla don olacağını gösteriyor. Gün batımında ve doğumunda bulutların kızarması da yağmur yağacağına işaret ediyor. Bu bilgiler doğrultusunda sizler de her sabah kısa bir süre gökyüzünü gözleyerek hava tahmini yapabilirsiniz.

Hayvan Resimleri


Kediler

16 Photos

Köpekler

17 Photos

Kuşlar

22 Photos

Kaplumbağalar

7 Photos

İguanalar

4 Photos

Hamsterlar

7 Photos

Hayvanlar Alemi

20 Photos

19 Ekim 2012 Cuma

Nesli Tükenmekte Olan Hayvanlar


Nesli tükenmekte olan hayvanlar, yok olma tehdidi altındaki hayvan türleridir. Bir türün tükenmekte olması demek, sayılarının giderek azalıyor olması ve doğal ortamlarında onları tehdit eden unsurlar ortadan kaldırılmazsa yok olacakları anlamını taşır. Dünya Doğayı Koruma Birliği’nin (IUCN) iki yılda bir yayımlanan kırmızı listesinde yer alırlar. Bir türün kırmızı listeye alınması için dünya üzerinde 50′den az yetişkin bireyin kalmış olması gereklidir.
Diğer bir kategori hassas türlerdir. Bunun için temel kıstas türün yetişkin popülasyonunun 1000′den az olmasıdır.
Dünya Doğayı Koruma Birliği’nin (IUCN) 2006 raporu, insan kaynaklı suistimaller sonucu 784 türün dünya üzerinden tamamen yok olduğunu ve 16.119 hayvan türünün tükenmekte olduğunu göstermekte. Sadece 2006′da listeye 530 türün eklenmiş olması canlı türlerinin ne büyük bir tehdit altında olduğunu gösterir.
Bir türün soyunun tükenmesi doğal yaşamın bir parçasıdır aslında, hatta şu anda dünyada bulunan canlıların sayısı, dünyada yaşamış tüm canlıların %5′i kadar olduğu tahmin edilmektedir.
Kelaynak
Deniz ürünlerine ve suya duyduğumuz açlığın giderek yoğunlaşması gezegenimizde yaşayan su canlıları için giderek ciddi bir tehlike oluşturuyor. Sığ suda yaşayan balık türleri azaldıkça, balıkçılar da gözlerini derin sulara dikiyorlar ve böylece oralarda yaşayan canlıların geleceğini tehlikeye sokuyorlar.Hayvanların neslinin tükenmekte olmasının ana sebebi insanlardır. Diğer sebepler ise insanın ortaya çıkardığı türevlerdir.
Goril
Bütün canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için kesinlikle insana ihtiyacı bulunmaz, ama insanın yaşamını sürdürebilmesi için en küçük hücreliden yırtıcılara kadar bu canlılara ihtiyacı var. Eğer habitat (hayvanların yaşam ortamı) tahribatı, plansız nüfus artışı, yapılaşma, ormanların yakılması, sulak alan tahribi sürerse, birçok tür tükenme tehlikesine girer. Bir türün, dünya üzerinde ya da lokal olarak bulunduğu bölgede yok olmasının kötü sonuçlarını kimse kestiremez. Bu, yakın zamanda da ortaya çıkmaz. Örneğin bizi rahatsız eden karasinek birden ortadan kalksa, her tarafı hayvan leşleri götürür. Ya da baykuşların yok olduğunu düşünelim; o zaman tarla fareleri üzerindeki baskı kalkar.
Bilim adamları, kıtalardaki doğal yaşam alanlarının insanlar tarafından çitler, asfalt yollar, çiftlikler ve şehirlerle bölünerek, bazı biologların “sanal adalar” olarak adlandırdığı kopuk yaşam alanlarına dönüştüğünü söylüyorlar. Doğal yaşam alanlarının yokedilmesi, aşırı avlanma, iklim değişikliği ve kirlenme pek çok canlının neslinin tükenmesinde etken olan diğer faktörler.
“Bilinçli bir koruma olmazsa, doğal hayat bir gün bitecek. Sivrisineğin bile korunmaya ihtiyacı var. Ama yasaklar dinlenmiyor. Bu gidişle doğa diye bir şey kalmayacak”
İnsanlar, hayvanların yaşam alanlarını kendi çıkarları için yok etmektedirler ama bunu yaparken asıl kendi yaşamlarını tehdit altına soktuklarının farkında değiller.
Panda “Bambu Ayısı”
Dev panda, Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) için ayrı bir anlam taşır, çünkü bu sevimli hayvan 1961 yılından beri vakfın sembolü. Dev panda ayrıca anavatanı olan Çin’in de milli amblemi. Siyah-beyaz kürküyle dikkat çeken dev pandaların boyu yaklaşık 1,5 metre, ağırlığı ise 100-150 kg arasındadır. Bambu ormanlarında yaşayan dev pandalar, günde 12-38 kg kadar bambu ağacı yiyerek hayatta kalır.
Dev panda Çin’in Yangtze Havzası’ndaki bambu ormanlarında yaşar. Bu havza, biyoçeşitlilik açısından dünyanın en zengin bölgelerinden biridir. Burada nesli tehlike altında olan pek çok hayvan ve bitki türü barınır. Bu açıdan Yangtze Havzası’nın mutlaka korunması gerekiyor.
Çin’deki bambu ormanlarının giderek yok olması, pandaların hayatını da tehdit ediyor. Şu anda sadece 700 adet kalan pandaların 21. yüzyılın sonunda soylarının tükenmemesi için extra çaba sarfedilmektedir. Panda avlamanın cezası Çin’de ölüme çarptırılmaktır. Bu hayvanların da habitat kaybı yüzünden sayılarının azaldığı bilinmektedir.
Diğer bir adı bambu ayısı olan pandaların kilosu neredeyse 120 kilo civarında. Panda gününün büyük bir çoğunluğu bambu yemekle geçirir. Çok sevdiği bambuyu yiyebilmek için Çin’den başka bir yere gitmediklerinden, ne yazık ki nesilleri tükenmek üzere.
Pandalar çok tembel hayvanlardır. Dişleri bambunun sert kabuklarına uygun olarak sağlam ve keskin. Beslenmek onların yaklaşık 14 saatini alıyor. Hayvanat bahçelerinde yaşayan pandalar, doğal ortamlarında yaşayan pandalara göre çok daha farklı beslenebiliyorlar.
Yemek yemediği zamanlar panda sürekli uyur. Uyumadığında ise hiç acelesi yoktur ve çok yavaş hareket eder. Düşmanları kovaladığında bile paçasını kurtarır kurtarmaz ilk gördüğü ağaca atlar ve uykusuna veya yemeğine kaldığı yerden devam eder.
Hayvanlar aleminin en şefkatli annesi pandalardır. Yeni doğan panda ancak bir fare büyüklüğünde ve 100 gr ağırlığındadır.
Bebek pandanın gözlerinin açılması 6 hafta sürer. 3 aylık olduğunda tek başına yürümeye, 5 aylık olduğunda ise koşmaya ve bambunun tadına bakmaya başlar. Bebek panda bir buçuk seneden uzun bir süre annesinin yanında kalır. Ancak bu uzun dönemin sonunda tek başına yaşamaya hazırdır.
Bu dönemle ilgili en önemli ayrıntı pandanın çok şefkatli ve sevecen bir anne olmasıdır.
Anne panda bebeğine çok düşkündür, onu kolların arasında insanların bebeklerini salladıkları gibi sallar ve sabırla emzirir. Zaten hayvanlar aleminde de yavrularına karşı en sevecen hayvan pandalardır. Pandalar yalnızlığı sever.
Kutup AyısıKutup ayısı (Ursus maritimus), 2006 yılında hassas türden tehlike altındaki tür kategorisine geçti. Kutup bölgesindeki buzulların erimesiyle yaşam alanı tehlike altına girmiştir. Tahminlere göre kutup bölgesindeki bu durum değişmezse önümüzdeki 45 yıl içinde türde yüzde 30′luk bir azalma olacak ve sonunda da tümüyle yok olacak. Yapılan ölçümler buzulların yüzölçümünün önümüzdeki yüzyıl içinde en az yarı yarıya azalacağını, hatta tümden yok olabileceğini ortaya koyuyor.
Kutup ayıları öylesine güçlü yüzücüler ki, dirimbilimcilerin büyük bir bölümü bunların karadan çok denizde yaşayan canlılar kapsamında ele alınmaları gerektiğine inanıyor. Ne var ki, küresel ısınma Kuzey Kutbu’ndaki buzulları erittikçe bu hayvanların büyük bir çoğunluğu açlıktan ölecek ya da sularda boğulup yok olacak.
Penguenler
Çin pandaların soyunun giderek azaldığını gördükçe endişelenirken, şimdi de imparator penguenleri sorunu ortaya çıktı. Tasmanya’nın güneyinde Antarktik kıyısında yaşayan imparator penguenleri büyük bir hızla azalıyor. Bölgedeki buzlar eridikçe hayvanların sayısı da düşüyor. Penguenlerin sayısı son 50 yılda 3 bine kadar düştü. En büyük ölüm oranına 1976-1980 arasında denizde buzların azalması sırasında rastlandı.
Kısa Gagalı Yunus
Kısa gagalı yunus (Delphinus delphis), Akdeniz alttürüdür. Son 40 yıl içinde türün nüfusu aşırı avlanma ve yaşam alanlarının bozulması sonucu %50 düşmüştür.
Diğer nesli tükenen hayvanlar ise: Akdeniz foku, Anadolu Leoparı, Carrette Carrette, Kelaynak kuşları ve Gorillerdir.
İnsanlar nesli tükenmekte olan hayvanları koruma altına almalı, hayvanlara zarar veren kişilere karşı kesin önlemler almalıdır. Aksi halde birçok hayvan türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.